Orhan Tatar - Cumhuriyet Üniversitesi
Okan Üysüz - İstanbul Teknik Üniversitesi
Igor Zagorchev - Bulgaristan Bilimler Akademisi
Spyros Pavlides - Aristotle Üniversitesi, Yunanistan
Anadolu Yarımadası, Miyosen boyunca doğuda kıtasal çarpışmanın gerçekleştiği batıda ise halen aktif yitimin devam ettiği bir bölgedir. Bunun sonucu olarak doğuda sıkışma rejimi devam ederken aynı zamanda Anadolu yarımadası Doğu Akdeniz litosferi üzerinde, sismik olarak aktif ve morfolojik olarak belirgin iki doğrultu atımlı fay zonu boyunca batıya doğru hareket etmektedir. Batıya doğru bu kaçış aktif bir iç deformasyonla karşılanmaktadır. Anadolu`da tüm tektonik zonlarda gözlenen magmatizma da, litosferik deformasyonla magmatizma arasındaki ilişkiyi ortaya koymak açısından bir laboratuvar niteliğindedir. Türkiye`nin jeolojisi, plaka tektoniğinin gelişiminden bu yana kıtasal deformasyon modellerinin oluşturulmasında kritik bir rol oynamıştır. Bu oturumda Anadolu Yarımadası ve daha geniş anlamda Doğu Akdeniz ve Ege`de bölgesel jeoloji ve tektonik üzerine yapılan çalışmalar tartışılacaktır.
Ali Özçağlar - Ankara Üniversitesi
Harun Taşkıran - Ankara Üniversitesi
Nevra Ertürk - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Sturt Manning - Cornell Üniversitesi, ABD
"Coğrafya ve Kültür" oturumunda, insan toplulukları ile doğal çevre arasındaki karşılıklı etkileşimi, insan ve yer arasındaki ilişkiyi inceleyen coğrafya disiplininin kültür ile olan yakın ilişkisi tartışılacaktır.
Bu oturumda tartışılacak konu başlıkları şöyledir; coğrafyanın, arkeolojik alanların, tarihi alanların ve tarihi kentsel peyzajların planlanması, korunması ve yönetimi süreçlerindeki etkisi; coğrafya ve mimarlık ilişkisi kapsamında, coğrafyanın mekânsal farklılıklara, malzeme farklılıklarına ve tasarıma etkileri; konservasyon ve restorasyon uygulamalarında kullanılan malzeme ve yöntemlerin coğrafi farklılıklarla ilişkisi; iklim ve iklim değişikliliğinin tarihi yapılar ve tarihi çevre üzerindeki etkileri; tarihi yapılar ve alanlarda afet risklerinin yönetiminde coğrafi kaynakların kullanımı; Dünya Miras alanlarının sürdürülebilir korunması ve yönetiminde coğrafi kaynakların kullanımı; coğrafya ve kültürel çeşitlilik ilişkisi.
"Coğrafya ve Kültür" oturumu, özgün sonuçlar içeren tüm kavramsal, teorik ve uygulamalı çalışmaların sunulacağı bilimsel bir platformdur.
Hüseyin Yalçın - Cumhuriyet Üniversitesi, Sivas
Musa Alpaslan - Mersin Üniversitesi
Cüneyt Güler - Mersin Üniversitesi
İbrahim Akkurt - Emekli öğretim üyesi, Özel Sektör, Ankara
Bu oturum aşağıdaki başlıkları kapsamaktadır:
Çevre Jeolojisi açısından; kayaç, toprak, su ve bitkilerde, ayrıca madencilik, tarımsal ve endüstriyel faaliyetler sonucu ortaya çıkan doğal ve insan kaynaklı fiziksel, kimyasal ve biyolojik kirliliklerin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi.
Tıbbi Jeoloji açısından; fiziksel, biyolojik ve sosyal çevrenin etkileşimi sonucu ortaya çıkan canlı sağlığı ve çevresel sağlık sorunlarının ve çözümlerinin ortaya konulması.
Çevre Yönetimi açısından; doğal ve yapay çevre unsurlarının sürdürülebilir kullanımı ve gelişimini sağlamak üzere yerel, bölgesel, ulusal ve küresel düzeyde politika ve stratejilerin belirlenmesi için idari, teknik, hukuki, politik, ekonomik, mali, sosyal ve kültürel araçların tartışılması.
Namık Çağatay - İstanbul Teknik Üniversitesi
Erol Sarı - İstanbul Üniversitesi
Thomas Litt - Steintmann Enstitüsü, Almanya
Bu oturum genel olarak deniz, göl ve kıyı jeolojisi; özel olarak da Akdeniz, Karadeniz, Marmara Denizi ve Türkiye gölleri ile ilgili deniz ve kıyı jeolojisi konularını kapsamaktadır. Bu bağlamda oturum şu özel konuları içermektedir:
Sabah Yılmaz Şahin - İstanbul Üniversitesi
Tamer Rızaoğlu - Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi
Değerli ve Yarı Değerli Taşlar, genel anlamıyla "Mücevher Taşları", renkleriyle, göz alıcı parlaklığı ve albenisiyle, çok eski zamanlardan beri insanların dikkatini çekmiş, zenginlik ve güç simgesi olmuştur. Bunun yanısıra, insan topluluklarının yaşadığı mekânlarda, yapılarda ve sanatsal tasarımlarda kullanılarak uygarlıkların simgesi de olmuştur.
Ülkemizde MTA-Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM) V. Grup madenler içinde tanımlanan " Değerli ve Yarı Değerli Taşlar" konusuna, farklı platformlarda zaman zaman yer verilse de, ekonomik getirisinin ve potansiyelinin henüz yeterince ortaya konulmamış olması, Değerli ve Yarı Değerli Taşların bilimsel olarak ele alınıp araştırılması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle, 70. Türkiye Jeoloji Kurultayın`da ilk defa "Değerli-Yarı Değerli Taşlar" adıyla yeni bir oturum yer alacak ve bu konular her yönüyle tartışılacaktır. Özellikle, doğal malzemelerin tanımlanması, sınıflandırılması, çok yönlü kullanım alanlarının belirlenmesi ve standartlara uygunluğunun ortaya konulması yanında, Ülkemizde ve dünyada çıkarılan Değerli-Yarı Değerli taşlar ile ilgili araştırmalara yer verilmesi amaçlanmaktadır.
Değerli - Yarı Değerli Taşlar ile ilgili çalışmalar arama, madencilik, taş işlemeciliği, kuyumculuk ve diğer bilimsel çalışmalar olmak üzere farklı alanlarda araştırmalara konu olmaktadır. Ayrıca, bu oturumda Değerli ve Yarı Değerli Taşlarla ilgili bilim dalı olan gemolojinin, arkeoloji, jeoloji, madencilik gibi alanlarla ilişkilerinin ve analiz tekniklerinin yanı sıra maden mevzuatı, işlemeciliği, kuyumculuk sektöründeki yapılanma, pazarlama, markalaşma ve etik sorunlar gibi konularda önemli sunumlar ve konularla ilgili tartışmaların yapılması beklenilmektedir.
Atiye Tuğrul - İstanbul Üniveristesi
A. Bahadır Yavuz - Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir
Mümtaz Çolak - Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir
Bu oturumda, jeoloji Mühendisleri için ayrı bir öneme sahip, yapı ve kaplama taşları ile endüstriyel hammadde olarak kullanılan doğal malzemeler üzerinde yapılan araştırmalar sunulacaktır. Bu kapsamda, aşağıdaki konular üzerinde yapılan araştırmalar değerlendirilecektir. Aşağıda verilen başlıklara yakın konulardaki bildiriler komisyonumuz tarafından ayrıca değerlendirilecektir.
Doğal Yapı Taşları
Endüstriyel Hammaddeler
Bülent Özmen - Gazi Üniversitesi, Ankara
Ömer Murat Yavaş - Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Ankara
Türkiye başta deprem olmak üzere sel, kütle hareketi, fırtına, hortum, kuraklık, orman yangını gibi doğa kaynaklı olaylarla çok sık olarak karşılaşmaktadır. Yeterli önlemler alınmadığı zaman bu olaylar afete dönüşmekte can ve mal kayıpları meydana gelmekte, Türkiye milli gelirinin %2-5`i her yıl afetler nedeniyle yok olup gitmektedir. Bu zararların en aza indirilebilmesi için disiplinler arası kapsamlı çalışmaların yapılması, uygulanması ve çalışmaların etkin bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Afet öncesi, sırası ve sonrasında yapılması gereken bilimsel, teknik, idari ve yasal çalışmaları belirleyen ve uygulamaya aktaran, bir olayla karşılaşıldığında etkili bir uygulama yapabilmeyi sağlayan ve her olaydan elde edilen derslerin ışığında mevcut sistemi geliştiren çok yönlü ve çok disiplinli çalışmaların tümü afet yönetimi diye tanımlanmaktadır. Yerbilimlerine başta zarar azaltma çalışmaları olmak üzere afet yönetiminin bütün aşamalarında önemli görevler düşmektedir.
Doğa Kaynaklı Afetler ve Afet Yönetimi oturumunda, Türkiye`de meydana gelen afetler ve afet yönetimi konusu ile ilgili her türlü bildiriye yer verilmeye çalışılacaktır.
Hülya İnaner - Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir
Jose Brılha - Minho Üniversitesi, Portekiz
Radoslav Nakov - Bulgaristan Bilimler Akademisi, Bulgaristan
Jeopark ve Jeoturizm, son yıllarda geliştirilen ve yerbilimcilerin doğa koruma, toplumun ise eğitim ve sürekli kalkınma hedeflerini buluşturan ve kaynaştıran iki olgudur. Tüm ülkelerin hem doğa koruma hem doğadan yararlanmaya ihtiyaçları vardır. Özellikle Türkiye, doğu Avrupa ve Ortadoğu bölgesi korunması gereken çok çeşitli jeolojik mirasa ve dolayısıyla jeopark ve jeoturizm potansiyeline sahiptir. Bu zenginliğin yerbilimciler eliyle topluma tanıtılması ortak sorumluluğumuzdur.
Bu düşüncelerle oturumda UNESCO ölçütlerine uygun jeoparkların kurulabilmesi için gerekli çalışmalar, jeopark yönetimi, yerel yönetimlerin jeoturizme yönelmesi, doğa koruma-jeoturizm dengesinin sağlanması, jeopark ve jeoturizm eğitimi vb konuların tartışılması, değişik ülkelerdeki iyi uygulama örneklerinin sunulması beklenmektedir. Jeopark ve jeoturizm, yerbilimlerinin halka açık uygulamalarıdır. Bu nedenle bütün doğa araştırmacıları, doğaseverler, yerbilimciler oturuma bildiri sunma, tartışmacı ve dinleyici olarak beklenmektedir.
Ali İhsan Karayiğit - Hacettepe Üniversitesi, Ankara
Zühtü Batı - Türkiye Petrolleri, Ankara
Kimon Christanis - Patras Üniversitesi, Yunanistan
Fosil yakıtlar oturumunda, ülkelerin gelişmesinde birincil enerji kaynakları arasında en önemli yeri tutan konvansiyonel/ankonvansiyonel petrol ve doğal gaz ile kömürün ülkemizde ve dünyada aranması ve üretilmesi ile ilgili saha, havza ve bölgesel ölçekte yapılmış jeolojik çalışmaların tartışılması, yeni bulgular ve bu bulgulardan yola çıkarak yapılan değerlendirmeler ve elde edilen sonuçların yer bilimcilerle paylaşılması ve tartışmaya açılması amaçlanmaktadır.
Bu kapsamda oturumda dünyada ankonvansiyonel hidrokarbon içeren basenlerde yürütülen çalışmaların yer bilimleri camiası ile paylaşılması ve ülkemiz sedimanter havzalarındaki ankonvansiyonel doğal gaz ve petrol kaynaklarının varlığına ve tahmini rezervlerine ve arama-üretimine yönelik veri sunan jeolojik çalışmaların tartışmaya açılması planlanmaktadır.
Aynı şekilde oturumda, son dönemde yapılan jeolojik çalışmalarla varlığı tespit edilen ve ülkemiz kömür rezervlerinin ciddi şekilde artmasını sağlayan kömür jeolojisi çalışmalarının, bu çalışmalarda elde edilen yeni bulguların ve varılan sonuçların tartışılması planlanmaktadır. Ayrıca, tüm bu kaynakların aranması, üretilmesi ve birincil enerji kaynağı olarak kullanılması esnasında çevreye karşı duyarlılık konusunda tartışmaların da yapılabilmesi planlanmaktadır.
Mehmet Çelik - Ankara Üniversitesi
Fatma Gültekin - Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon
Ahmet Apaydın - Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara
Maren Brehme - Almanya Yerbilimleri Araştırma Merkezi
Yeraltı Suyunun Sürdürülebilir Kullanımı: Yeraltı sularının sürdürülebilir kullanımı nasıl olmalıdır? Yeraltı sularının sürdürülebilir kullanımının iklim değişikliği ve yeraltı suyu kalitesi ile ilişkisi, yeraltı suyunun tünellerde, madenlerde ve açık işletmelerde yönetilmesi, akiferlerin beslenme ve boşalımlarının yönetilmesi, yeraltı suyu ısısının kullanımı ve çekimi nasıl olmalıdır?
Nurgül Çelik Balcı - İstanbul Teknik Üniversitesi
Cüneyt Şen - Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon
Bu oturum, jeolojik süreçlerin ve olayların zamansal kalibrasyonunu içeren jeokronolojik çalışmalar ile geleneksel ve geleneksel olmayan izotopların magmatik, çevresel ve biyojeokimyasal süreçlere uygulamasını içeren çalışmaları kapsamaktadır. Son yıllarda analitik jeokimyadaki önemli gelişmeler, daha hassas izotopik analizlerin yapılmasının yanı sıra, birçok yeni izotop sistemlerinin (örneğin, Hf, Os, He gibi) kullanılabilmesine imkân tanımıştır. Tüm kayaç ve mineraller yanı sıra su ve gazlar üzerinde gerçekleştirilen izotopik analizler yer bilimleri problemlerinin çözümüne yeni ve önemli katkılar sağlamaktadır. Bu kapsamda, izotopik verilerin kullanıldığı ve yorumlandığı her türlü çalışmayı oturumumuza davet ediyoruz.
İ. Hakkı Karamanderesi - Özel sektör, İzmir
Ahmet Yıldız - Afyon Kocatepe Üniversitesi
Hafize Akıllı - Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü, Ankara
Jeotermal enerji volkanik süreçlerin etkin olduğu bütün ülkelerde giderek artan ölçüde dikkat çekmekte, özellikle araştırma ve yararlanma yöntemleri üzerinde durulmaktadır. Son yıllarda ülkemiz jeotermal enerji sektöründe yatırımlar hızlanmış ve yeni işletmeler devreye sokulmuştur. Türkiye`de jeotermal enerji ile ilgili pek çok tartışmalı konu vardır ve sorunlar giderek büyüme eğilimindedir. Jeotermal oturumda söz konusu sorunların tartışılması ve çözüm önerileri üretilmesinin hedeflenmekte ve sunulacak ulusal ve uluslararası bildirilerde aşağıdaki konuların ele alınması beklenmektedir:
Kamu kurumları, üniversiteler, yerel yönetimler ve özel sektörün katılım ve katkılarıyla 70. Uluslararası Katılımlı Türkiye Jeoloji Kurultayı, Jeotermal Oturumunun başarılı olacağına inanmaktayız.
Catherine Kuzucuoğlu - Fransa Ulusal Araştırma Merkezi
M. Akif Sarıkaya - İstanbul Teknik Üniversitesi
Mehmet Korhan Erturaç - Sakarya Üniversitesi
Kuvaterner, yer tarihinin son 2.6 milyon yıllık geçmişini kapsayan en genç jeolojik dönemdir. Kuvaterner`in karakteristik özellikleri içerisinde buzul ve buzul arası dönemlerle ifade olunan küresel iklim değişiklikleri ile insanın evrimi ve yayılması sayılabilir.
Kuvaterner araştırmaları, jeoloji, jeomorfoloji ve ekoloji başta olmak üzere, iklim bilimi, paleontoloji, paleoantropoloji, arkeoloji, biyoloji, astronomi, fizik ve matematik gibi çeşitli dallardan bilim insanlarının bir arada çalıştığı, disiplinler arası bir bilim dalıdır. Tüm bu disiplinler, yüksek çözünürlüklü tarihlendirme ve analiz verileri yardımıyla, "Yer" süreçlerinin "İnsan" ile etkileşimini kesintisiz bir jeolojik kayıt içerisinde tanımlama, geçmiş ve geleceğe ışık tutma amaçlı veri üretmektedir.
70. Türkiye Jeoloji Kurultayı`nın ana teması olan kültürel jeoloji ve jeolojik miras konusuna uygun olarak, "Kuvaterner Araştırmaları" oturumunda katılımcılar jeolojik tarihin bu son dönemine ait çok disiplinli bildirileri bulabilirler. Özellikle iklim değişiklikleri, jeomorfoloji, akarsu, göl ve buzul jeolojisi, volkanoloji, paleontoloji, arkeoloji ve paleoantropoloji, kıyı-deniz jeolojisi ve mağara çalışmaları oturumun çağrı başlıklarını oluşturmaktadır. Bunların yanısıra, çökel ve jeomorfolojik arşivlerin oluşumunda tektonik/iklim kontrollerinin etkileri, iklim değişikliklerine karşı çevresel sistem tepkileri, tarihlendirme yöntemleri ile Kuvaterner içerisinde çevre/insan etkileşimi üzerine tartışma/değerlendirme bildirileri de oturum kapsamındadır.
Zekiye Karacık - İstanbul Teknik Üniversitesi
Kaan Sayit - Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara
Ercan Aldanmaz - Kocaeli Üniversitesi
10 – 14 Nisan 2016 tarihlerinde Ankara da gerçekleştirilecek olan 70. Türkiye Jeoloji Kurultayı kapsamında düzenlenecek "Magmatizma ve Magmatik Süreçler" oturumuna katılımınızı ve katkılarınızı görmekten mutluluk duyacağız. Oturum, magmatik süreçleri çeşitli yönleriyle tartışmayı ve petrojenetik, jeokimyasal ve jeodinamik çalışmalardan ele edilen verilerin kullanımı ile çeşitli tektonik ortamlarda magma oluşumuna yönelik bilgilerimizi paylaşmayı amaçlamaktadır. Oturumun, yer küresinin manto ve kabuk kesimlerinde süregelen magmatik süreçleri oldukça geniş bir çeşitlilikte içermesi beklenmektedir. Buna bağlı olarak, mantoda ergiyik oluşum koşulları ve oluşan ürünlerin özellikleri, tektonik kontrollerin magma kökeni üzerindeki etkileri ve magma taşınım ve depolanma işlemleri ve zamansal dağılımları gibi başlıkları içeren çeşitli tartışma konularına yer verilecektir. Volkanik ve plütonik kaya sistemlerinin, magma kaynak bölgeleri, differansiyasyon süreçleri ve jeodinamik anlamı bakımından tanımlanması ve anlaşılmasına yönelik petrolojik, jeokimyasal, mineralojik ve diğer yaklaşımları kapsayan çalışmalarınızla oturumumuza katkılarınızı beklemekteyiz.
İlkay Kuşçu - Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
İbrahim Sönmez Sayılı - Özel sektör
Avrupa`nın en büyük porfiri Au yatağını barındıran ülkemizin çok ciddi bir maden potansiyeli olduğu bilinmektedir. Tetis metalojenik kuşağında yer alan diğer ülkelerde olduğu gibi bu yataklar yabancı ve yerli sermayeli şirketler tarafından aranmakta veya ulusal ve uluslararası projelerin ana araştırma konularını oluşturmaktadır. Böylesine zengin bir potansiyele ve ciddi araştırmalara konu olan maden yataklarımızın Türkiye Jeoloji Kurultayı`nda da bilimsel olarak ele alınması, genç kuşaklara tanıtılması ve yapılmış değerli araştırma sonuçlarının sunulması önceliklerimiz arasındadır. Bu yıl 70. si yapılacak olan Türkiye Jeoloji Kurultayı "Maden Yatakları Oturumu", maden yatakları konularında yapılan araştırmaların ve elde edilen sonuçların sunulması için bilimsel bir platformdur. Bu platformda genel anlamda her türlü maden yatağının oluşumu, maden yatağı jeolojisi, jeokimyası ve yeni arama teknikleri ve uygulamalarını içine alacak konuların yanında, yeni gelişmeler ışığında maden yataklarının yeniden ele alınması, gelişmelerin aktarılması, yeni uygulamaların tanıtılması konuları ele alınacaktır. Bu oturumda aşağıdaki başlıklar çerçevesinde gelecek sözlü sunumlar ve posterler üzerinden bilimsel tartışmalar yapılacaktır:
Ersin Koralay - Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir
Ali Polat - Windsor Üniversitesi, Kanada
Mohssen Moazzen - Tebriz üniversitesi, İran
Kristalin kayaçların tanımlanması ve ``metamorfik`` teriminin ilk olarak kullanılmasının üzerinden iki yüz yılı aşkın bir zaman geçmiştir. Bilindiği gibi temel kayaç türleri çeşitli tektonik ortamlarda farklı derinliklere gömülerek metamorfizma (başkalaşıma) uğramakta ve izleyen süreçte değişik mekanizmalarla yüzeylemektedir. Gerçekleşen başkalaşımın türü ve derecesini belirleme yöntemleri günümüzde büyük bir hızla gelişmektedir. Metamorfik kayaçlar ve metamorfizma konusu, gelişen yeni analitik ekipman/yöntemlerle birlikte Dünya`da artan bir ilgi görmektedir. Ülkemizde ise farklı metamorfizma türlerine ait alanların yaygın olarak bulunmasına karşın maalesef ulusal araştırmacılar tarafından hak ettiği ilgiyi görmemektedir. Yetişmiş az sayıdaki araştırıcılarımızın yürüttükleri çalışmaları bu geleneksel ulusal jeoloji kurultayımızda sunmaları genç kuşakların önlerinde yeni ufukların açılmasını sağlaması açısından büyük öneme sahiptir. Bu bağlamda ‘Metamorfizma ve Metamorfik Süreçler Oturumu`, ülkemiz ve çevre bölgelerde çalışan ulusal ve uluslararası yerbilimcilerin yeni bulgularını sunmalarını ve çok disiplinli çalışma grupları oluşturulabilmelerini ana amaç edinmektedir.
Halil Kumsar - Pamukkale Üniversitesi, Denizli
Levent Selçuk - Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van
Ayhan Koçbay - Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara
70. Türkiye Jeoloji Kurultayı Mühendislik Jeolojisi-Jeoteknik oturumlarında kuramsal, deneysel ve uygulamaya yönelik çalışmalarının sunulması ve tartışılması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda aşağıdaki konularda gönderilecek bildiriler değerlendirilecektir.
Veysel Işık - Ankara Üniversitesi
Volkan Karabacak - Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Abdolrezza Ghods - Temel Bilimlerde İleri Çalışmalar Enstitüsü, İran
Türkiye ve çevresi yerkabuğunda Wilson evreleri kapsamında tanımlanan, levha hareketleri ve buna bağlı jeolojik oluşumların karakteristik alanları arasındadır. Bu bakımdan, jeolojik zaman boyunca okyanus açılması-kapanması ve dağ oluşum süreçlerindeki farklı tektonik olayları anlamada ve jeolojik yapıların incelenmesinde ideal bir laboratuvar alanıdır. Dahası, bölgede göreceli hareketliliği süren Avrasya, Afrika ve Arap levhaları ile bu levhaların etkileşimine bağlı oluşan Anadolu levhası ve neotektonik dönem yapıları Türkiye jeolojisini özel kılmaktadır. Levha hareketlerine bağlı gelişen aktif fay zonları bölgede önemli bir deprem yoğunluğuna sebebiyet vermektedir. Türkiye ve yakın çevresinin neotektonik hafızası, meydana gelmiş tarihsel ve tarih öncesi depremleri belirlemek ve aletsel dönem depremler ile birlikte deprem mekanizmasını anlamayı da mümkün kılmaktadır.
Neotektonik ve Depremsellik oturumu 70. Türkiye Jeoloji Kurultayı bünyesinde Türkiye`nin de içinde bulunduğu Doğu Akdeniz`in neotektoniğini, yapısal özelliklerini ve depremselliğini içeren uygulamalı, model ve teorik, tek ve çok disiplinli çalışmaların sunulmasına ve bilimsel tartışmaların gerçekleştirilmesine olanak sağlayacaktır. Bu kapsamda bilim insanlarından jeoloji, jeomorfoloji, jeofizik, jeodezi ve jeokronoloji çalışmaları beklenmektedir.
"Türkiye`de Aktif Fay Zonu Alanlarında Mekansal Planlama: Uygulamalar, Değerlendirmeler ve Öneriler"
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından hazırlanan Türkiye Diri Fay Haritası başta olmak üzere aktif faylanmaya yönelik güncel çalışmalar Türkiye`de aktif fayların geniş yayılımını ortaya koymaktadır. Bu fayların bir bölümü yıkıcı deprem üretme kapasitesine sahiptir. Türkiye`de aralarında büyük kentlerin de içerisinde yer aldığı pek çok yerleşim alanı, daha da önemlisi Türkiye nüfusunun önemli bir kesimi aktif fay zonları veya diğer bir deyişle deprem riski altındadır.
Özellikle 1999 yılında meydana gelen iki büyük deprem, kentlerin planlanmasında yerleşim alanı seçiminin önemini ortaya koymuştur. Aktif faylanmanın yer aldığı ve/veya deprem riskinin bulunduğu alanların imar yönünden planlanması jeolojik-jeoteknik veya mikrobölgeleme etütleri ile gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmaların yapılması, yaptırılması, onaylanması ve uygulanması aşamaları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Belediyeler, ilgili şirketler ve üniversitelerin ilgili bölümlerinin katkıları ile mümkün olmaktadır.
Aktif fay zonunda ya da zonun etki alanı içerisinde bulunan bölgelerin imara kapatılması ya da koşullu açılması titizlikle hazırlanan paleosismoloji çalışmaları ve bunların değerlendirildiği raporlar ile mümkün olabilmektedir. Farklı platformlarda bu çerçevede mesleğini icra eden yerbilimciler aktif fay zonlarında yerleşim alanlarının imara açılmasında mevcut sorunların tartışılmasının, karşılaşılan güçlüklerin ifade edilmesinin ve sorunların çözümüne bilimsel temelli uygulanabilir öneriler getirilmesinin gerekliliğine dikkat çekmektedirler.
Panel, "Neotektonik ve Depremsellik Oturumu" kapsamında panel yöneticisinin başkanlığında konunun birinci derecede muhatabı ve bilgi birikimi olan panalistlerin (Örn., Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ilgili birimi çalışanı, İller Bankası ilgili birimi çalışanı, Belediyelerin ilgili birimi çalışanı, Şirket çalışanı, Üniversitelerin Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi) katılımı ile gerçekleştirilecektir.
Panel alt konuları ilgili kurumlar ile yapılacak yazışmalarla önceden hazırlanacak uygulamalar, karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri için nokta atışı yapılacak formatta olacaktır. Panel kapsamında oluşturulan tüm ifadeler yazılı metin haline getirilip kurultay düzenleme kuruluna sunulacaktır.
Veysel Işık - Ankara Üniversitesi
Afat Serjani - Avrupa Jeolojik Mirası Koruma Derneği, Arnavutluk
Fuat Şaroğlu - Jeolojik Mirası Koruma Derneği, Ankara
Todor Todorov - Avrupa Jeolojik Mirası Koruma Derneği, Bulgaristan
Zeki M. HASSAN - Kirkuk üniversitesi, Irak
Günümüzdeki anlayışla "Jeolojik Miras", salt ülkemizde bulunan doğal zenginlikler değil, jeolojik geçmişin öğrenildiği ve doğanın neden korunması gerektiğini bildiren sessiz öğretmenler, aynı zamanda uluslararası işbirliğinin unsurlarıdır. Bazan jeoparklara bazan da jeoturizme hizmet edebilirler. Neotetis ve Paratetisin kapanmaları, Afrika ve Arap levhalarının Avrasya ile bu bölgede çarpışmaları nedeniyle Türkiye ve çevre ülkeleri çok zengin jeolojik mirasa sahiptir. Kurultayın "Doğu Avrupa ve orta Doğuda Jeolojik Miras Oturumu", bölgemizdeki bu jeolojik miras zenginliğini ortaya koyma amacındadır.
Jeolojik mirasın tanıtımı ve yönetimi ile bu konularda geliştirilen ulusal ve uluslararası işbirlikleri ele alınacak, yerel, bölgesel ve global öneme sahip örnekler tanıtılabilecektir. Bölge ülkelerindeki tekçe jeolojik miras elemanlarının ortaya çıkarılması, envanter çalışmaları, çatı liste uygulamaları, jeolojik mirasın yönetim stratejileri ele alınabilecektir. Oturum, yukarıdaki çerçevede Jeolojik Miras`a ilgi duyan ve sunum yapacak bütün doğaseverlere, yerel yöneticilere ve yerbilimcilere açıktır.
Uğur Kağan Tekin - Hacettepe Üniversitesi, Ankara
Dan Grigorescu - Bukreş Üniversitesi
Mehmet Serkan Akkiraz - Dumlupınar Üniversitesi, Kütahya
Aynur Hakyemez - Maden tetkik Arama Genel Müdürlüğü, Ankara
Bu oturum, paleontoloji ve stratigrafi konuları ile ilgili güncel araştırmaların sunulması ve elde edilen verilerin paylaşılmasını amaçlamaktadır. Ayrıca stratigrafi ve paleontoloji konuları ile ilgili disiplinler arası yaklaşımlar da ele alınacaktır. Oturum taksonomi, paleontoloji, stratigrafi, biyostratigrafi, paleoekoloji, deniz düzeyi değişimleri, paleoiklim ve paleoortam konularına odaklanan araştırıcılar için açıktır.
Mehmet Özkul - Pamukkale Üniversitesi, Denizli
Hükmü Orhan - Selçuk Üniversitesi, Konya
Ezher Toker - Pamukkale Üniversitesi, Denizli
Değişik ortamsal şartlar altında gelişen karasal, denizel ve kıyı çökellerin, oluştukları dönemlerin ortamsal, iklimsel ve tektonik özelliklerinin belirlenmesinde önemli katkıları vardır. Son yıllarda gölsel, lagüner, sedimentler paleoiklimsel çalışmalarda, yumuşak sediment deformasyon yapıları sismik aktivitelerin belirlenmesinde, hazne kaya potansiyeli taşımalarından dolayı özellikle karasal ve denizel karbonatlar ve bunlara eşlik eden kırıntılı çökeller petrol aramalarında yoğun ilgi görmektedirler. Ayrıca karasal, denizel ve kıyı çökelleri kömür, seramik kili, evaporit gibi birçok ekonomik değeri içlerinde barındırırlar.
Sedimantoloji oturumlarında, katılımcılardan Türkiye`de oldukça geniş alanlarda yayılım sunan karasal, denizel ve kıyı çökellerin çok yönlü olarak ele alınması, yeni gelişmelerin ışığında tartışılması ve bilgi alışverişinde bulunulması beklenmektedir.
Ruhi Akçıl - Özel Sektör, Ankara
Celalettin Şimşek - Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir
Bu oturumda sunulması beklenilen konuları, güncel sondaj teknolojileri ve uygulamaları, sondaj problemleri ve çözümleri, sondaj kuyusu tasarımı ve teçhizi, sondaj ekipmanlarının şeçimi ve verimli kullanımı, sondajda iş sağlığı ve güvenliği, sondaj sıvısı ve katkıları, sondaj sıvısı katkıları, sondaj verilerinin kaydedilmesi, raporlanması ve değerlendirilmesidir.
Günay Erpul - Ankara Üniversitesi
Donald Gabriels - Ghent Üniversitesi, Belçika
Selen Deviren Saygın - Ankara Üniversitesi
Yeryüzündeki yaşamın temeli olan toprağın olmadığı bir dünya hayal edemeyiz. Yaşamımız ve uygarlık, yerkürenin yüzeyini ince bir örtü olarak kaplayan bu doğal kaynağa kesin bir şekilde bağlıdır. Bu canlı örtü, çoğunlukla gezegenimizin "Yaşama-dair Hassas Bölgesi" olarak bilinmekte olup, kavramsal olarak " bitki örtüsünün başlangıcından ana kayaya kadar" olan bir katman olarak tanımlanmaktadır. Bu katman, pek çok yaşamsal kaynağımızın sürdürülebilir olmasını sağlamaktadır; özetle bunlar, ekosistem hizmetleri ve biyo-çeşitlilik ile birlikte biyokütle üretimi, su depolanması ve iletimi, karbon süreçleri ve depolanması, sera gazı salılarının 0azaltılması, besin maddesi dönüşümleri, kirleticilerin değişimi, biyolojik habitat sağlanması ve yer kürenin gen havuzunun sağlanmasıdır. Ancak, uygarlıkların gelişmesi ile birlikte toprak/ arazi üzerinde insanoğlunun artan olumsuz baskıları ve etkileri, toprak kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını önemli ölçülerde tehdit etmektedir; eğer böyle devam ederse, ilerleyen dönemler içerisinde bu kaynağın, yukarıda belirtilen yaşama-dair işlevlerini, kritik seviyelerde yitirebileceği bilimsel olarak beklenmektedir.
Artan nüfusla birlikte çoğalan kaynak talebi, dünya genelinde toprakların büyük çapta bozulmasına yol açmıştır ve açmaya devam etmektedir; bu duruma dikkat çekmek ve bilim insanları, politika oluşturucular ile halk arasında farkındalığı daha fazla geliştirmek oldukça önemlidir. Yapılan gözlem ve değerlendirmeler, kontrol edilemeyen nüfus artışı sebebiyle, toprak kaynakları üzerine koruyucu bitkisel örtünün kaybı, arazi kullanımındaki dönüşümler, uygun olmayan arazi kullanımı ve yönetim uygulamaları, ormansızlaşma, kirlilik ve iklim değişikliği gibi oldukça ciddi tehlikeler ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Mevcut koşullar altında, toprak bozulum oranı gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşılanması tehdit edecek düzeydedir. Bu sebeple, doğal, sağlıklı ve verimli toprak kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı ve yönetiminin teşvik edilmesi, gıda güvenliğinin sağlanması, kırsal yaşamın desteklenmesi ve daha sağlıklı bir çevrenin oluşturulması için esastır.
70. Türkiye Jeoloji Kurultayı‘nın "Toprak, Uygarlık ve Yaşam" oturumunda, genel itibariyle "sürdürülebilir toprak/arazi yönetimi" için, aşağıda belirtilen tematik konularda yeni araştırmaların sunulacağı bir forum gerçekleştirilecektir.
Tematik Konular
Engin Öncü Sümer - Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü, Ankara
Bekir Taner San - Akdeniz Üniversitesi, Antalya
UZAKTAN ALGILAMA OTURUMU
Uzay ve uydu teknolojilerinin gelişimi ile birlikte yaşadığımız dünya hakkında edindiğimiz bilgiler artmakta ve mevcut bilgiler sürekli değişim göstermektedir. Bu gelişim doğrultusunda uzaktan algılama, yerbilimlerinin tüm alanlarında da etkin bir şekilde kullanılmaktadır. İlk olarak hava fotoğrafları ile başlamış olan uzaktan algılama çalışmaları, günümüzde çok bantlı, hiperspektral, LIDAR ve radar uydu verilerinin yanı sıra, İnsansız Hava Araçları kullanılarak yapılan çalışmalarla birlikte oldukça çeşitlilik kazanmıştır.
70. Jeoloji Kurultayında, uzaktan algılama tekniklerinin jeolojide kullanımı ile elde edilen verilerin tartışılması amaçlanmaktadır.
Jeolojik Uygulamalar
Çevre Çalışmaları
Analiz / İşlem Metotları
COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ OTURUMU
Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), konuma dayalı gözlemlerle elde edilen grafik ve grafik-olmayan bilgilerin toplanması, saklanması, işlenmesi ve kullanıcıya sunulması işlevlerini bütünlük içerisinde gerçekleştiren bir bilgi sistemi teknolojisidir. Coğrafi verilere bağlı olarak çok sayıda tematik harita ve bilgi üreten jeoloji mühendislerinin, farklı amaçlarla ürettikleri jeoloji verilerin diğer meslek disiplinleri veya karar vericilerle paylaşabilmesi gerekmektedir. Ancak ülkemizde üretilen jeoloji verilerin istenilen standart ve gösterimde olmadığı, kurumların ürettikleri verileri CBS sistemi üzerinden toplumun diğer kesimleri ile yeterince paylaşamadığı da bilinmektedir. Bu da ülke kaynakların doğru kullanılamaması ve aynı alanda benzer amaçlara yönelik araştırmaların yapılmasına, zaman ve kaynak israfına neden olmaktadır. Bu sorunların çözümü amacıyla, 70. Jeoloji Kurultayında aşağıdaki konular kapsamında Coğrafi Bilgi Sistemleri Oturumunun düzenlenmesi planlanmaktadır.
Jeolojik Uygulamalar
Ulusal ve Uluslararası CBS Standartları
Analiz / İşlem Metotları
Turgut Öztaş - TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
Bahattin Murat Demir - Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara
Farklı büyüklüklerde de olsa tüm insan yerleşimleri bir doğa parçası içindedir. Bu nedenle doğanın sunduğu yerüstü – yeraltı zenginlikleri ve açık ya da gizli barındırdığı makro – mikro risk olguları yanı sıra geçmişin geleceğe devamını sağlayan tarihsel, kültürel ve doğal çevre varlığı öncelikle fark edilmeli, olumlu – olumsuz özellikleri ve yayılımlarıyla tanınmalıdır. Tüm bu doğal olgular; mevcut ve olası yerleşim alanlarıyla olabilecek her türlü etkileşimleri dikkate alınarak irdelenmeli, daha plan aşamasındayken yapılması gereken saptamalarla bir yandan doğal kaynaklardan yararlanılabilme olanakları maksimize edilirken diğer yandan da uygulama – yapılaşma sırasında ve sonrasında ortaya çıkabilecek doğal kökenli ve / veya antropojenik olumsuzluklarla karşılaşma olasılığı minimize edilmelidir. Bu noktada yerel yönetimlerin konu hakkındaki bilinç düzeyleri ve yönlendirici karar mekanizmaları yaşamsal önem taşımaktadır.
Durum; başlangıçta "bölgesel ve alansal", sonrasında "yerel ve noktasal" odaklı olan jeolojik kökenli her tür bilgi ve bulguyu, insan yerleşimlerinin planlanmasına, yapılanmasına, yaşatılmasına, yenilenmesine ve yersel sorunlarının giderilmesine uygulayan "kentsel jeoloji" çalışmalarını zorunlu kılar. Bu bağlamda kentsel jeoloji; "yersel veri"yi kentsel planlama – uygulama kararlarının alınmasında ve yerleşim sorunlarının çözümünde kulanmakta, kentlerin ve ögelerinin yer seçimlerini, mevcut ve olası yapılaşma koşullarını, dönüşümlerini, yeni gelişme alanlarını ve görünür / potansiyel yersel sorunlarını belirlemekte ve çözüm üretmektedir.
Yerel yönetimlerin planlanan, geliştirilen, yaşatılan ve yenilenen, kısaca sürdürülebilir kılınan bir kent oluşturma bağlamında gerçekleştirmesi gereken başlıca kentsel jeolojik çalışma konuları aşağıdaki gibi özetlenebilir.